Erzurum'da Araştırma Hastanesine ek olarak bir de Şehir Hastanesi bulunuyor. Oysa bölgenin tam ortasında, çevre iller için ulaşımı çok daha kolay olan Kars'ta bu nitelikte bir hastane yok. İşte Sağlıkta adalet burada aramak lazım.
Sağlık yatırımlarının son yıllarda arttığını inkâr etmek mümkün değil. Hastaneler yapıldı, şehir hastaneleri açıldı, teknolojik imkânlar genişletildi. Ancak mesele sadece hizmet üretmek değil; bu hizmetin nerede, kime ve ne ölçüde sunulduğudur.
Ne yazık ki sağlıkta adil paylaşım konusunda ciddi bir dengesizlik yaşandığını görmezden gelmek artık mümkün değil.
Oy potansiyelinin yüksek olduğu illerde kesenin ağzı sonuna kadar açılırken, siyasi karşılığının zayıf olduğu ya da seçim sonuçlarının tam olarak kontrol edilemediği şehirlerde aynı cömertliği göremiyoruz. Bu durum birçok alanda hissedilse de, konu sağlık olunca mesele daha da hayati bir hâl alıyor.
Doğu Anadolu'nun fotoğrafına biraz yakından bakmak yeterli. Erzurum'da Araştırma Hastanesine ek olarak bir de Şehir Hastanesi bulunuyor. Oysa bölgenin tam ortasında, çevre iller için ulaşımı çok daha kolay olan Kars'ta bu nitelikte bir hastane yok. Kars Kafkas Üniversitesi Hastanesi ve Devlet Hastanesi, tüm iyi niyetlerine rağmen sınırlı imkânlarla ayakta durmaya çalışıyor. Halen Hastalar Erzurum yollalırna ölüyor.
Asıl sorun yalnızca bina eksikliği de değil. Kafkas Üniversitesi kurumsallaşamadığı için nitelikli akademik kadroları bünyesinde tutamıyor.
Birkaç fedakâr hocanın çabasıyla sistem dönmeye çalışıyor ama bu çaba yeterli olmuyor. Büyük ameliyatlar yapılamıyor, ileri tetkikler gerçekleştirilemiyor. Sonuçta ortaya çıkan tablo şu: Fiziken var olan ama işlevsel olarak boş kalan bir hastane.
Bu hastanelere başvuran ağır hastalar için tek yol Erzurum'a sevk. Yani Kars'taki hastaneler, adeta sevk yazısı yazan birer sekretarya ofisine dönüşmüş durumda. Peki bu mantıklı mı? Ardahan'dan, Ağrı'dan, Artvin'den, Iğdır'dan yola çıkan bir hasta neden saatlerce Erzurum yolunu aşmak zorunda kalsın?
Oysa Kars, bu illerin tamamı için çok daha yakın ve merkezi bir noktada duruyor.
Acil vakalarda zamanın ne anlama geldiğini anlatmaya bile gerek yok. Kalp krizi geçiren, iç kanaması olan bir hasta için her dakika hayattır. Ne yazık ki Erzurum'a ulaşamadan yollarda hayatını kaybeden insanlarımız var. Bu bir ihmal değil, açık bir planlama hatasıdır.
Erzurum'da yaşanan tablo ise ayrı bir dram. Bölgenin neredeyse tamamı buraya yığıldığı için hastanelerde büyük bir izdiham yaşanıyor. Günlerce sıra bekleyen, işini aynı gün bitiremeyen, geri dönemeyip şehirde konaklamak zorunda kalan vatandaşlar…
Buna bir de artan masraflar ve psikolojik yıpranmışlık ekleniyor. Sağlık çalışanları da aynı şekilde, yoğunluktan nefes alamaz hâle geliyor. Ekte sunmuş olduğum görseller bu dramın bir kanıtıdır.
Oysa çözüm zor değil. Sağlık hizmeti siyasi tercihlere göre değil, insan hayatına göre planlanmalı. Vatandaşın oy verdiği partiye, inancına, kimliğine bakılmaksızın eşit ve adil bir sağlık sistemi kurulmalı.
Adının başında "Adalet" olan bir partiden beklenti de tam olarak budur. Sağlıkta adalet, bir lütuf değil; devletin en temel sorumluluğudur.
22.12.2025
Mükerrem ALADAĞ