19 Mayıs 1919, Türk tarihi açısından bir dönüm noktasıdır. Mustafa Kemal Atatürk’ün, İtilaf Devletleri’nin işgaline karşı başlattığı ve dört buçuk yıl sürecek olan zorlu mücadelenin, yani Türk Kurtuluş Savaşı’nın başladığı gündür.
23 Nisan 1920’de açılışını yaptığı ve adını verdiği Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, yani 14 asır sonra devlet hayatında ilk kez “Türk” isminin yer aldığı bir devlet kurma düşüncesi, 19 Mayıs 1919 tarihinde şekillenmiş; Atatürk bu düşüncesini Anadolu’da hayata geçirmiş ve somutlaştırmıştır. Bu süreç, önemli bir tarihî dönüm noktasının başlangıcı olmuştur.
Mustafa Kemal Atatürk ve 18 kişilik heyetinin Samsun’a hangi sebeple gittikleri ya da gönderildikleri konusunu irdelemek, belki de bu tarihi daha iyi anlamamıza katkı sağlar.
Samsun, işgal kuvvetleri için stratejik bakımdan büyük öneme sahipti.
Karadeniz’den Orta Anadolu’ya açılan en güvenli ve rahat kapı konumundaydı. İngilizler, 9 Mart 1919 tarihinde Samsun’a askeri birlik çıkartmıştı. Bu gelişmeye tepki olarak, Türk Makineli Tüfek Birliği’nden Hamdi Teğmen askerlerini alarak dağa çıkmış; bu olay dikkatleri bölgeye çekmişti.
İngiliz Yüksek Komiserliği'nin, Türk halkının silahlandığı yönündeki şikayetleri üzerine, bu bölgeye olağanüstü yetkilerle donatılmış güvenilir bir komutan gönderilmesine karar verildi. Bu kişi Mustafa Kemal Atatürk’tü.
Mustafa Kemal, ülkenin içine düştüğü umutsuz durumdan kurtulması için uzun süredir bir şeyler yapmak istiyordu. Bu yetki ve görev, onun için kaçırılmaz bir fırsat oldu.
Mustafa Kemal Paşa’yı Samsun’a gönderen saray, İngilizlerin kaygılarını giderecek, bölgede asayişi sağlayacak, Türk halkının silahlanmasından endişe eden işgal kuvvetlerinin beklentileri doğrultusunda hareket edecek bir sonuç bekliyordu. Ancak bu beklentiler gerçekleşmedi.
Mustafa Kemal, 22 Mayıs 1919 tarihli ilk raporunda, bölgede yaşanan asayişsizliğin kaynağının Rumlar olduğunu; Türk milletinin, yabancı manda ve kontrolüne asla tahammül edemeyeceğini ifade etti. İngilizler bu rapordan rahatsız oldu. Mustafa Kemal Paşa’nın görevine son verilmesini ve İstanbul’a geri dönmesini talep ettiler.
10 Haziran 1919 tarihinde yapılan bu çağrıya uymayan Mustafa Kemal Paşa, yayımladığı bir tamimle mülki ve askeri makamlara şöyle seslenmiştir:
“İstiklal-i millîmiz (millî bağımsızlığımız) uğrunda bütün mevcudiyetimle milletle beraber nihayetine kadar çalışacağıma mukaddesatım namına söz veriyorum.”
Bu tutumuyla, geri dönmeyi değil; İngiliz baskısına rağmen mücadeleyi ve kurtuluşu seçtiğini ilan etmiştir.
19 Mayıs 1919, Türk Kurtuluş Savaşı’nın hukuksal ve siyasal anlamda fiilen başladığı; mücadele ateşinin yakıldığı, halkın azim ve kararlılığının canlandığı, Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin kurulduğu ve Anadolu halkının kurtuluş için örgütlenmeye başladığı gündür. Bu bayram, Türk milletinin bağımsızlık ve özgürlük umutlarının inanca dönüştüğü; kurtuluş meşalesinin yakıldığı, aydınlık bir geleceğe olan inancın pekiştiği gündür.
Bu bayram, millî hedeflerin ve millî iradenin yalnızca bir kişinin düşüncesiyle değil, bütün milletin arzularının ve isteklerinin birleşimiyle ortaya çıktığının simgesidir. Özgür iradenin hâkim olduğu, millet olma bilincinin güçlendiği bir bayramdır.
Büyük Komutan Mustafa Kemal Atatürk, gençliğe şöyle seslenmektedir:
“Milletin bağrında tertemiz bir nesil yetişiyor. Bu eseri onlara bırakacağım. Gözüm arkada kalmayacak. Zafer, zafer benimdir diyenlerindir.”
106. Yıl dönümünde, bu büyük mücadeleyi başlatan eşsiz komutan, büyük devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları başta olmak üzere; vatan uğruna şehit düşen tüm şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi minnet, şükran ve hürmetle anıyor; ruhlarının şad, mekânlarının cennet olmasını diliyorum.
Osman SADAY
KARPAT Genel Sekreteri ve Kars Şube Başkanı