İstanbul’daki, Kocaeli’nin yakın ilçelerindeki dostlar; unutmayın; 19 Ocak’ta İstanbul’da buluşuyoruz.
Çarıklı ayaklarıyla çıkıp geldiği Kafdağı’nın ardına yalınayak dönen bir mücadele insanın izinde yaşamı sorgulamayı, iyiye, güzele, doğruya doğru yürümeyi sürdürüyoruz.
Erken gelin; davul zurna eşliğinde halaylar çekeceğiz. Şeyh Şamil, Kentvari döneceğiz. Kitaplar sergileyeceğiz; özgürce konuşup dertleşeceğiz; eleştirilerle, önerilerle önümüzü aydınlatmaya çalışacağız. Babasından aldığı o güzel, o efkârlı emaneti onurla taşıyan, dilsiz kavalın yanık ezgilerini günümüzle buluşturan Arslan Aktaş’ı, yıllardır öz kültürümüze, halk türkülerine, özgün müziğe militanca emek veren, Dursun Akçam Vakfı’na tüm varlığıyla destek çıkan sanatçımız Turgay Demir’i, bağlamasını âşık tarzı seslendiren emekçi Levent Değirmenci’yi dinleyeceğiz. Sunumda annem Perihan Akçam’ın Ölçek köyüne öğretmen olarak atanabilmek için “becayiş” yaptığı Cılavuz Köy Enstitülü efsane öğretmen Binali Boylu’nun torunu sanatçı Çiler Boylu olacak.
Ölçekli Akçam’lar, Sarıçamlar, Şentürkler, Çakmaklar, Bilginler, Aktaşlar, Ahıska ve Oğuz gelenekli bütün soylar, Terekemesinden Kürdüne, Azerisine, yerlisine, farklı kültürler, Orağazlılar, Hanaklılar, Göleliler, Çıldırlılar, Posoflular, Urlular, Dudunalılar, Bangisliler, yaylalardan kalkıp bulvarlara ulaşan, zekâ ve becerileriyle hayata çok şey katanlar, onların İstanbul’da yaşayan dostları, yoldaşları, Türkiye’nin dört bir yanından ses veren, yurtdışında da kardeşleri bulunan Dursun Akçam Kültür ve Sanat Vakfı üyeleri, geleneksel İstanbul buluşması için Yakacık’ta bir araya geliyor.
Kapımız da soframız da herkese açık. Yakın, uzak, hangi düşüncede olursa olsun, herkesi bekliyoruz. Komşu coğrafyaları kasıp kavuran kültüre sahip çıkamamamın temel olduğu, emperyalizmin Şarkiyatçı, saldırgan politikaları ile dağıtılmış, kardeş kavgalarında canların yitirildiği, her şeyin paramparça olduğu o bataklık ortamına bizi de sürüklemek isteyenler, çıkarları için emperyalizme ortak olmuş, gözünü doyumsuz bir para ve mülk hırsı bürümüş çirkin politikacılar boş yere uğraşıyor. Bizi yıkamayacaklar, bizi kültürel varlığımızdan koparamayacaklar; insanca duygulardan, iyilik, güzellik, doğruluk yolundan döndüremeyecekler.
Yanlışın, yalan ve talan üzerine kurulu bir düzenin sonsuza kadar sürdürülebilmesi için kapalı kapılar ardında oynanan oyunlar bir yana dursun. Biz, emeği, giderek yoksullaştırılan halk yığınlarını, emekçileri, emeklileri baş üstünde tutanlar olarak, hayatta paradan, maldan, mülkten daha değerli şeylerin olduğunu kanıtlamayı varlıklarımızla göstererek kendi yolumuzu sürdüreceğiz.
Gelin varsa bir eleştiriniz, öneriniz, söz verelim. Gelin, can kardeşlerim, çocukluğumu, gençliğimi, yetişkinliğimi yanlarında geçirmiş olmaktan onur duyduğum Sultan bibi oğullarının bibisinin oğlu, ocağında yakacak teten (kurumuş büyükbaş hayvan gübresi) toplamak için çıktığı aşağı çayırlarda sele kapılan, çocuklarını öksüz bırakıp giden bir anadan doğma, yıllar yılı Ölçek köyünde kavalını dinlerken kendimizi bambaşka dünyalarda bulduğumuz Taso Cemal’den olma, gençlik yıllarında ikimiz de delikanlı olduğumuz halde bibimoğlu Hafiz’i ve beni birer koluna alıp “horon kaldıran” Arslan Aktaş’tan, “davarı suya töken”, üç gün tuz yalatılıp susuz bırakılmış kara koyunu suya ağız vurmadan dereden geçirmeyi başaran o kadim sesi birlikte dinleyelim. Turgay Demir ile, Levent Değirmenci ile birlikte çalalım, söyleyelim.
19 Ocak Pazar günü kimseye söz vermeyin…
İsteyen dostlarımız yakın bir kırtasiyeden A3 baskı alıp görünür yerlerde camlara asabilir. Bir yandan da “Nâmımız yürüsün…”
Gününüz aydın olsun değerli dostlar…
10 Ocak 2025, Alper Akçam