Bugün, emeğin kutsallığının, dayanışmanın ve mücadele azminin simgesi olan 1 Mayıs’ı kutluyoruz. Hep birlikte, işçi haklarının savunulduğu, alın terinin ve emekçilerin değerinin her geçen gün daha fazla takdir edildiği bir dünya için mücadele etmeye işçiler emekçiler meydanlarda buluşacak
1 Mayıs, işçilerin onurlu mücadelesinin simgesidir. Her alanda çalışan, alın teriyle hayatını kazanan bütün "İşçinin, emeğin, alın terinin değeri bugün daha çok hissedilmeli.
Emek, yalnızca bir iş değil; bir yaşam biçimidir. Onurlu bir hayatın temeli, emekçilerin sabrı ve kararlılığıyla atılır. Bugün, hak ve adalet arayışının simgesidir.
Alın teriyle, inançla ve özveriyle çalışan tüm emekçiler. Emeğin kutsallığını unutmadan, dayanışmanın gücüne inanarak ilerleyelim. Her üreten el, her çalışan yürek daha adil bir dünyanın temelidir. 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günüdür.
"Alın teriyle kazananların onurlandığı, emeğin kutsallığının hatırlatıldığı 1 Mayıs’ta Geleceği inşa eden Bir ürünün mimari onu tasarlayan değildir, bir ürünün gerçek mimari onu ortaya çıkaran işçilerdir.
En kutsal kazanç alın teri ile kazanılan helal kazançtır. 1 Mayıs’ta bu helal kazanç üzerine kurulmuş en önemli gündür.
Her gün bir umutla başlayan emekçilerin hakkı, yalnızca bir günde değil, her zaman savunulmalıdır. Bugün dayanışmanın, birlikteliğin, emeğin ve alın terinin değerini bir kez daha hatırlıyoruz. Adaletli bir dünya emekle mümkün olur.
Bir Maden ocağında yazılan sözcüklerle yazıma devam etmek istiyorum!
“Aşağıda ölüm var, yukarıda açlık. Aşağıdaki ölüm olasılık, yukarıdaki açlık kesin.” Bu sözler, Zonguldak’ta meydana gelen bir göçükte arkadaşlarını kaybeden bir maden işçisine aitti. Bugünlerde, mücadeleye etmekte olduğumuz salgınla birlikte sözler tekrar anlam kazanıyor. “Dışarıda virüs var, içeride açlık. Dışarıda virüs olasılık, içeride açlık kesin.”
İkinci Dünya Savaşı sürecinde bile alanlarda kutlanan 1 Mayıs’ta, bu yıl ilk defa birlik mesajı fiziksel olarak yan yana gelmeden verilecek. 1 Mayıs’ı ülkemizde ve tüm dünyada, COVID-19 salgınının gölgesinde ve buna bağlı olarak yaklaşan küresel krizin rüzgarıyla karşılıyoruz.
19. yüzyılın son dönemlerinde, Sanayi Devrimi’yle ‘gelişimi’ büyük bir ivme kazanan dünyada işçilerin çalışma koşulları insanlık dışı denecek seviyede ağırdı. Çocuk işçilik son derece yaygındı, günlük çalışma saatleri 15-16 saati bulmaktaydı. Tüm bu ağır şartlar örgütlü bir işçi sınıfının doğumunu da akabinde getirdi. Genel grevlerin yaygınlaştığı bir dönemde, 1 Mayıs 1886 tarihinde Amerika İşçi Sendikaları öncülüğünde iş bırakma eylemi yapıldı. Eylem, günde 12 saat, haftada 6 gün çalışmak yerine, 8 saatlik iş günü talebiyle ortaya çıkmıştı.
2020’ye geldiğimizde, işçi sınıfının küresel olarak yaşadığı sorunların değişiklik göstermediğinin farkında olarak, biz çocuk işçiliği, mevsimlik tarım işçileri ve göçmen/mülteci işçilere dikkatlerinizi çekmek istiyoruz. Bu grupların sorunlarının arasında öne çıkan konu kuşkusuz kayıt dışılık oluyor. Kayıt dışılık her tür güvenceden ve dolayısıyla haktan yoksun olmak anlamına geliyor.
SMMM DENİZ AYDEMİR