Ulusal Egemenlik bir kişi veya sınıfın değil, bir ulusun kendi yönetiminde söz sahibi olmasını ve iradesinin ortaya konulmasını sağlar. İktidarın başındakilerin tek karar verici ve onun her dediğini onaylayan bir meclis ile her yasayı onaylayan bir Cumhurbaşkanı söz konusu olursa ulusal egemenliğin sağlıklı yürüdüğü söylenemez. Ulusal Egemenlik kavramı sığ siyasetçilerin yorumladığı gibi algılanırsa, bundan ulusça zarar görüleceği açıktır.
Dünyanın tanıdığı en saygın lider 1936 yılında şöyle diyor: “Bir gün insanoğlu tayyaresiz de göklerde yürüyecek, gezegenlere gidecek, belki de aydan bize haber yollayacak…” Kim olduğunu bildiniz sanırım. Hafızanızı zorlamayın. Çok yakından tanıyorsunuz. Biraz daha ipucu vereyim. Dünyada devrimleri teoriden uygulamaya geçiren tek lider. Evet, bildiniz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk.
İşte bu ölümsüz önder dünyada bir ilke daha imza atarak, çocuklara bir bayram armağan ediyor. Şimdi bu bayramın tarihçesini kısaca anımsayalım.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, birkaç bayramın ve kutlamanın birleşmesiyle günümüze kadar gelebilmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk, savaş yıllarında öksüz ve yetim kalan çocuklara moral vermek ve onları sevindirmek için 23 Nisan tarihinde bahar şenliği kutlamaları düzenleyerek bugüne Çocuk Bayramı ismini vermiştir.
Ulusal Egemenlik bayramı ise, TBMM’nin açılışını kutlamak amacıyla düzenlenen ulusal bir bayramdır. Çocuk Bayramı ile Ulusal Egemenlik bayramı aynı tarihte kutlandığından zamanla bunlar birlikte 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı adıyla anılmaya başlanmış ve resmî tatil olarak kabul edilmiştir.
1933'te Atatürk çocukları makama kabul etme geleneğini başlatmıştır. Bu gelenek, çocukların kısa bir süre sembolik olarak devlet adamlarının yerine geçmesi şeklinde devam etmektedir.
1979’da resmî Millî Hakimiyet Bayramı törenlerine çocukların da katılmasına karar verilmiş, 1980’de de "Çocuk Parlamentosu" oluşturulmuştur. Böylece 23 Nisan Çocuk Bayramı, Millî Hakimiyet Bayramıyla tamamen aynı etkinliklerde kutlanmış ve 1981’de birleştirilmiştir.
UNESCO'nun 1979'u Çocuk Yılı olarak ilan etmesinden sonra bu bayram uluslararası düzeye ulaşmıştır. Günümüzde göstermelik de olsa, okullarda törenler ve çeşitli etkinlikler düzenlenmekte ve birçok ülkeden çocuklar katılmaktadır.
Bu bayramlar çok önemlidir. Atalarımız halkla birlikte çok acı çekti ve bu uğurda çok insan öldü. Son yıllarda bazı soysuzlar Ata’mıza dil uzatmaya yeltense de, dünya O’nu örnek almakta ve saygıyla anmaktadır.
Mustafa Kemal, askerlikten istifa ettiğinde elbisesi bile yoktu, sivil kıyafetle ilk fotoğrafını çektirebilmek için Erzurum Valisi Münir Bey’in ceketini emanet almıştı. Bu koşulları iyi bilen devlet adamları asil, erdemli, onurlu ve bilinçliydiler.
1937’de Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası’nın açılışında Nazilli halkı, teşekkür için, 22 ayar altından yapılmış bir anahtarı Atatürk’e verir. Mustafa Kemal, günümüzdekiler gibi, hatıra diyerek anahtarı evine götürmez, “Altın, milletin hazinesinde durur” diyerek, Celal Bayar’a verir. Celal Bayar, Ankara’ya gider gitmez anahtarı hazineye kaydettirir. (Sinan Meydan’ın Atatürk’ün akıllı projelerini anlattığı eserinden)
Lütfen bunları günümüzdekilerle karşılaştır(may)ın. Üzülürsünüz…
Söz Ulusal Egemenlikten açılmışken bu konuya biraz daha değinelim. Egemenlik kayıtsız şartsız milletin olmazsa, millet başkalarının oyuncağı olur. Egemenlik yoksa iradenin bir anlamı kalmaz. Millet, egemenliğini elinde tutmalı ve bilinçli bir şekilde kullanmalıdır. Halk, Meclisin egemenliği nasıl kullandığını denetlemeli. Kendi verdiği yetkiyle kendisinin soyulmasına ve hatta haksızlığa yolsuzluğa karşı çıkanların zindanlarda çürütülmesine olanak sağlayan yasalar çıkarılarak milli iradenin kötüye kullanılmasına izin vermemelidir. Atatürk bunu düşünerek “…Ey Milletim, egemenliğini geçici de olsa tevdi edeceğin meclislere bile gereğinden fazla güvenme. Çünkü meclisler de doğru yoldan sapabilir, despotluk yapabilirler. Üstelik bu, şahsî despotluktan daha tehlikeli olabilir. Öyle kararları olabilir ki meclislerin, milletin hayatına giderilmesi imkânsız zararlar verebilir. Millet her olasılığa karşı egemenliğini korumaya mecburdur.” Ne kadar büyük bir öngörü değil mi?
23 Nisan yazısında bunları anlatmamı yadsıyanlar olabilir. Özellikle anne ve babaların Mustafa Kemal’i bu yönleriyle de anımsamasını ve çocuklarına da çok detaylı anlatmalarını öneriyorum. Gericiliğin, yobazlığın, cahilliğin, ve karanlığın nasıl bir tehlike olduğunu gelecek kuşaklar ancak böyle öğrenebilirler.
Emperyalizmin aç gözlülüğüne ve yurt içindeki işbirlikçilerine karşı ülkemizin bağımsızlık ve egemenlik bayrağını yükseltilmesi ümit ve beklentimi canlı tutarak Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutluyorum.
23.04.2025
Av. Yalçın TURA