70’li yıllarda başlayıp, 80’li ve 90’lı yıllarda artarak devam eden iç göç dalgası, tarım şehirlerini boşaltırken, sanayi şehirlerini devasa köykent’lere çevirdi. Şehirlerin eski kadim yerleşim yerlerinin ve yerleşik kültürünün etrafını, yeni çarpık salaş mahalleler ve karmaşık bir kültür çepeçevre kuşattı.
İlkel tarım aletleri ve olanaklarıyla yapılan tarımın geçim imkânı sunmadığı Anadolu insanı kendine fabrikalarda, atölyelerde, maden ocaklarında gelecek aramak üzere düştü yollara. İlk gelen kuşak, hatta ikinci kuşak bile büyük şehirlerde çalıştı biriktirdi, yaşlandı, emekli oldu.
“İnsan en son nerede mutlu olduysa, hep o yana bakarmış gözleri” demiş şair. Anadolu insanı da en son mutlu olduğu yere, doğduğu, büyüdüğü, kendini ait hissettiği toprağa çevirdi gözündü. Ve emekli olan, imkânı olan yeniden köyüne dönmeye başladı. Büyük şehirlerde kendisini bağlayan bir şeyi kalmayanlar temelli, diğerleri ise en azından yazlarını doğduğu topraklarda geçirmek üzere geri
döndü. Şimdilerde Anadolu’nun neredeyse her tarım şehri aynı zamanda bir turizm şehri, bir sayfiye yeri olmuş. Hangi köy ’den geçerseniz geçin, mutlaka gözünüze yeni yapılmış modern yapılar,
bahçeler, o köye yenilik katmış birçok şey gözünüze çarpıyor. Son zamanlarda Ardahan’da da en çok dikkatimi çeken olay, her köyde yaz nüfusunun artması ve modern yeni yapıların yapılmasıydı. Hanak Eski Belediye Başkanı Ayhan Büyükkaya ile son görüştüğümde, ilçede hali hazırda devam eden 50 civarında inşaat olduğunu belirtmişti. Kendi köyümde bile neredeyse son birkaç yılda yapılmış 10’larca yeni yapı gördüm. O göç dalgasıyla giden 1950-1970 arası doğumlu olup emekli olanların büyük çoğunluğu baba toprağına mutlaka bir yapı yapıp en azından yazlarını köyde geçirmeye başlamış. Eskinin tarım köyleri, artık yazlıkçıların, emeklilerin doldurduğu sayfiye yerlerine dönüşmüş. En çok iki katlı göze hoş gelen, betonarme binalar, ayrı bir güzellik katmış köylere. Bu durumun getirdiği iki önemli sonuç var. Birincisi artık köylerde tarımsal üretim giderek azalıyor. İkincisi ise artık köylerde özellikle hayvancılıkla uğraşan köylülerin eski usul hayvancılık yapma imkânı kalmıyor. Eskiden bütün köylüler hayvancılıkla uğraştığı için kimse bir başkasının hayvanından ya da atıklarından rahatsız olmuyordu. Şimdilerde ise yazlıkçıların doldurduğu köylerde evinde hayvan olmayan çoğunluk, hayvanların kokusundan ve atıklarından rahatsız oluyor. İlçe belediyelerine bu konuda çok sayıda şikâyet iletiliyor. Elbette bu tarz değişim süreçlerinde bu tarz sorunlar yaşanacaktır. Ama zaman eski usul hayvancılık yapanların aleyhine işliyor. Artık zaman daha modern ve farklı bir hayvancılık sistemine doğru evriliyor. Eskinin tarım ve hayvancılıkla geçinen köylerinin yerini modern köykent’ler alıyor.
Bu değişimi doğru yönetmek, Karadeniz bölgesindeki yayların da olduğu gibi aşırı betonlaşmadan bölgeyi korumak çok önemli. Yerel yönetimlerin bir an önce yapılaşmayı sınırlayan imar planlarını oluşturması ve uygulaması, geçmişte büyük şehirlerin yaşadığı çarpık büyümeninönüne geçmesi lazım. Saygıyla…
SMMM DENİZ AYDEMİR