Seyhat ve Sidret, Ardahan Ölçek Köyü’nden iki bacıydı. Onların ve çocuklarının hikâyesi, bize 20. Yüzyılın tamamını ve arkasından bir çeyrek yüzyılın tarihini anlatır. “Ardahan Anaları” diye yazmıştım onların ve çocuklarının yaşam öyküsünü. Sidret’in eşi Mehmet Doğru, adliye kâtibiydi, becerikli, tutumlu bir insandı. !Ölçek Köyü Tarihi! Adlı değerli bir de belgesel kaleme aldı. Çocukları daha iyi olanaklar buldular.
Seyhat’ın çocukları yoksulluk içinde doğup büyüdüler, ne yaptılarsa kendi dişleriyle, tırnaklarıyla yaptılar.
Önce Seyhat, sonra Sidret uğurlandı son yolculuğa. Sonra oğullar ve kızlar… Oğullar ve kızlar yaşam boyunca yakın ilişki içinde oldular. Sidret’in kızlarından ikisi Seyhat’ın büyük oğlu İsfendiyar’ın iki çocuğu ile evlendiler. Babam Dursun Akçam ile Sidret nenemizin oğlu, Ankara Tıp’tan benim de hocam Prof. Dr. Mecit Doğru iyi anlaşırlardı. Ahıska şivesi gereği “Halaoğlu” diye ses verirler, parodik konuşmalarla birbirlerine takılırlardı. Şamanist bir Türkçü olan Mecit Doğru’nun doğa ve yaban yaşam sevgisi hep öne çıkardı. Dağcıydı; bir Erciyes tırmanışında Dağcılık Federasyonu Başkanı olarak çığ altında kalıp yaşamını yitirdi. Çocukluğumun Ölçek köyünde bir gezisi sırasında Rusya’dan armağan edilmiş ayıları olduğunu anımsarım. Ankara’da, hafta sonları bize gelirken elindeki zincire bağlı bir tilki taşırdı. Babama “Dursun, sen solcusun ama birçok konuda seninle iyi anlaşıyorum; sözgelimi, sen de ben de Öztürkçe’yi savunuyoruz,” derdi. Annem Perihan da Sidret’in büyük kızı, çocuklarının “Yiyye” dediği, önceki yıl toprağa verdiğimiz Ruhiye’yi çok severdi. Ruhiye yengemizin odasında Babam Dursun’un ve Mecit ağabeyinin fotoğrafı yan yana dururdu.
Dün Kocatepe camisinden o iki Ardahan anasından Sidret’in bir erkek çocuğunu daha sonsuzluğa uğurladık. Eski Sanayi ve Teknoloji Bakanı, üç dönem milletvekilliği yapmış Abdulkerim Doğru’nun eski bir Türk geleneği de olan, saf tutup helalleşme törenine, cenaze namazına katıldım.
Kocatepe Camii avlusunda oğlu Ali Hikmet ile yeniden karşılaştık. Sanırım görüşmeyeli altmış yıl kadar olmuş… Köyde, Seyhat nenemin evindeki bir karşılaşmamızda o ortaokul öğrencisi idi. Ona orada bir soru sormuştum. Onu anımsattım. Avluda tanıştığım oğluna da sordum babasına sorduğum soruyu. Ali Hikmet’le konuşmaya “matematikle aran nasıl?” diyerek başlamıştım. Ben de lise öğrencisiydim, ya da üniversiteye yeni başlamıştım. Ondan “İyi” yanıtını ve çalışkan mısın sorusuna da “Evet” yanıtını aldıktan sonra asıl soruyu patlatmıştım: “Bir herzal kaç kilo ahbun taşır?”
98 yaşında toprağa verilen Kerim Doğru, Necmettin Erbakan’la birlikte Milli Nizam ve Milli Selamet partilerinde, bir dönem de DYP Milletvekili olarak siyaset sahnesinde yer aldı. Birkaç yıl önce annem Perihan Akçam’la bir karşılaşmasında “Cumhuriyet’in ve Atatürk’ün değeri yeterince bilinemedi’ anlamında bir şeyler söylemiş; annem de biraz geç kalınmış bir farkındalık olarak gördüğünü söylemek zorunda kalmış.
Ankara’ya ilk taşındığımız yıllarda Sidret Nene ve çocukları ile komşu binalarda yaşadık. Hafta sonları onun salonunda köyü dramatize eden doğaçlama gülmeceler oynardık. Bayramlarda aileler bir araya gelirdi. Dursun Akçam’ın çocukları büyüyüp birer ikişer devrimci gençlik olayları içine katılmaya başlayınca bu buluşmalarda ufaktan siyasi tartışmalar da baş gösterdi. Önce 12 Mart, arkasından 12 Eylül darbesi aileler arasındaki mesafeyi çoğaltsa da bayramlaşmalar, arada bir hatır sormalar kesilmedi.
Dün Kocatepe Cami avlusunda Doğru ailesinden akrabalarımızla konuşurken geçen onlarca yıl boyunca ailelerin geçirdiği evrilmeyi, onun arka planında ülkemizde yaşanan gelişmeleri düşündüm.
Dursun Akçam, yaşamı boyunca bir mücadele ve sanat insanı olarak var oldu. İçinde yaşadığı topluma karşı büyük sorumluluklar duydu. Doğup büyüdüğü o yoksul yıllara karşı bir direnişin, Cumhuriyet’in yüz akı Köy Enstitüleri’nin de bir sembolü gibi kaldı. Oğulları da onun izinden gitti.
Ardahan’da Dursun Akçam Kültürevi, bugünlere taşan bir anılar ocağı, bir Türkiye tarihi bir yandan… Doğru ailesinden vakfımıza hiç üye olan çıkmadı.
Seyhat ve Sidret anaların çocukları kendilerine göre yollar çizerek yaşadılar. Bana Dursun Akçam’dan onurla taşınacak bir ad kaldı…
Selam olsun Ardahan analarına ve çocuklarına…
Gününüz aydın olsun…
06 Eylül 2025, Alper Akçam
--