Ardahan yaylalarında son zamanlarda göze çarpan en önemli hareket, koyun sürülerindeki hızlı artıştır.
Üç ABD başkanına Avrasya danışmanlığı yapan, “Orta Asya- Kafkasya Enstitüsü” kurucusu, birçok dil yanında Rusçayı da akıcı bir biçimde konuşabilen S. Frederick Star, “Kayıp Aydınlanma” adlı kitabında Orta Asya ve Yakın Asya’daki kuraklık ve çölleşmenin nedenini ormanların kesilmesi ve yaygın koyun otlatması olarak açıklar.
2000 yılında yöre doğasını ve otlaklarını korumak amacıyla Ardahan’da yayımlanan “Süzgeç” gazetesindeki yazılarım nedeniyle yöredeki otlaklar üzerinde geniş tapuları olduğunu iddia eden ve bazı ortaklarıyla ormanlık alanları da kapsayan geniş alanları Iğdır’dan gelen koyun sürülerine kiralayan Hamşioğlu soyundan (Ur Beyleri), 12 Eylül sonrası Denizli Belediye Başkanlığı’na atanmış bir emekli albayın “Devletin Emniyet Güçlerini Tebdir, Tağyir vb” üzerinden yaptığı suç duyurusu ile Ölçek köyündeki evim jandarma tarafından basılmaya, o sıra köyde bulunan annem Perihan ve babam Dursun Akçam sorguya çağrılmaya çalışılmış; kendilerine emekli başkomiser yakınımız, doğa dostu Cevdet Şentürk engel olmayı başarmıştı. Ben Türk Tabipleri Birliği Genel Kurulu için Bursa delegesi olarak bir gün önce Ankara’ya gitmiştim.
Sonraki zaman içinde zamanın Ardahan İl Jandarma Alay Komutanı tarafından ölümle tehdit edildim; “Basın yoluyla hakaret” nedeniyle, hakkımda yıllarca hapis istemiyle dava açıldı. Hummalı, korkulu, evdeki yakınlarımı da kapsayan hakaret telefonları arasında kötü zamanlar yaşadık. Uzun süren bir yargılama sonunda beraat ettim. Jandarma Harekat Daire Başkanı Osman Özbek Paşa’nın devreye girmesi ve başında dönemin dürüst politikacısı Saadettin Tantan’ın bulunduğu İçişleri Bakanlığı’nın katılması ile resmi bir yazıyla Ardahan’a dışarıdan koyun sürülerinin girmesi yasaklandı. O günlerde yaptığım araştırmalarda koyun sürülerinin büyükbaş hayvancılık ve arıcılık için biçilmiş kaftan oluşturan ve dünyanın en güzel olanakları sağlayan Ardahan ve Kuzeydoğu Anadolu yaylaları için çok zararlı olduğunu kendim de saptamıştım. Koyun ve özellikle keçi, otu ve çiçeği sallayarak, kökünü çıkararak yemekte, büyükbaş hayvan ise adeta çim biçer gibi üstten keserek karnını doyurmaktadır.
Koyun sürülerinin azalmasından sonra Ardahan yaylalarında çok geniş alanlarda Huş ağaları (yabani kayın) çoğalmaya başladı. Vadiler ve tepeler çok güzel bir manzaraya kavuştu. Huş ağacı, aynı zamanda Sarıçam’ın öncüsüdür. Havadaki çam tohumlarını tutar ve yakınına indirir, bir süre sonra da çevrede sarıçam ağaçları gelişmeye başlar.
Kuzeydoğu Anadolu yaylalarında 1990’lı yılların ortasından başlayarak bugüne kadar özellikle dışarıdan gelen koyun sürüleri önemli tartışmalara neden olmaktadır. Oldukça dolgun ücretlere karşın hayvanını otlatma zahmetine katlanmayan yöre köylüleri Iğdır ve başka yörelerden çoban tutmakta, bu çobanlar da gelirken koyun sürülerini birlikte getirmekte, yöre köylüleri bunları kendi koyunlarıymış gibi göstererek bölgedeki koyun sürülerinin çoğalmasına yol açmaktadır.
20. Dursun Akçam Kültür Ve Sanat Günleri için kendisini de davet etmek için yanına uğradığım Ardahan Valisi, sayın Hayrettin Çiçek ile yaptığım görüşme sırasında da bu konu açılmış, Tarım ve Orman Bakanı’nın Iğdır ve çevresindeki koyun sürüleri için Ardahan yaylalarının açılmasını istediğini, kendisinin de yöredeki büyükbaş hayvan sürülerinin geleceği kaygısıyla bu talebe karşı çıktığını belirtmişti. Ancak, iki aya yakın bir zamandır bulunduğum Ardahan’da günden güne koyun sürülerinin çoğaldığını, yamaçlarda, yaylalarda çok sayıda koyunun otlamaya başladığını saptadım. Olayın iç yüzünü, arka planda neler döndüğünü tam bilemiyorum ama bu sürülerin çoğalması zaten Şap hastalığı nedeniyle zor durumda olan yöre köylü ve üreticileri için büyük bir tehdit oluşturmaya başlamıştır.
Yörenin en önemli sorunu yöre üreticisinin örgütsüzlüğü ve bilinçsizliğidir. Yöredeki yöneticilere ve aydınlara düşen ilk görev bu güzel ve bereketli doğanın korunması için örgütlü bir dayanışmanın sağlanması, kooperatiflerin, birliklerin ve kurulacak köy derneklerinin bir an önce birlikte hareke geçmesi, konunun açıkça her yerde ve herkes önünde tartışılmasıdır.
Kavurucu yaz sıcaklarının ve susuzluğun kasıp kavurduğu Anadolu’da su deposu, doğa hazinesi ve geleceğimizin güvencesi olan Kuzeydoğu Anadolu yaylalarını el birliği ile sahip çıkmalıyız.
Konu yaşamsaldır; yalnızca yörenin değil, ülkemizin, hatta yerkürenin geleceği ile çok sıcak bir ilişki taşımaktadır.
Siyasette de, ekonomide de, doğada da adalet, demokrasi ve bilinçli davranış istiyoruz
Gününüz aydın olsun…
23 Temmuz 2024, Alper Akçam