30 Ağustos Zafer Bayramı, milletin bağımsızlık ve hür yaşam için verdiği mücadelenin muazzam neticesidir.
Bu zafer, tarihe gömülmek istenen bir milletin, adeta küllerinden yeniden doğuşunun tüm dünyaya göstermiştir.
O gün; din, dil, ırk, mezhep ayrımı yapmadan bir araya gelen Anadolu’nun kahramanları işgalci düşmanı vatan topraklarından atmış, bağımsızlığımıza gölge düşürmeye çalışanlara gereken tarihi ders verilmiştir.
Özetiyle söyleyecek olursak: Bakanlar Kurulu taarruz kararı aldıktan sonra 14 Ağustos 1922'de kolordular taarruz için yürüyüşe geçmiş, 26 Ağustos'ta saldırı başlamış, 9 Eylül'de ordumuz İzmir'e girmiş ve 18 eylül'de Yunan'ın denize dökülmesi ile savaş sona ermiştir.
Bu bir anlatım biçimidir. Okumayı sevenler için biraz daha detaya girecek olursak: Ordunun olanakları kısıtlıydı Sakarya Savaşı ile Büyük Taarruz arasında geçen bir yıl boyunca Ordu hazırlandı. Sovyetlerden takalarla getirilen kumaşla 250.000 üniforma dikilmiş, 500.000 iç çamaşırı ve yaklaşık 2,5 milyon çorap toplanmıştı.
Mustafa Kemal savaş alanındaydı. Saat sabah 5.00 olmak üzereydi. Herkes Mustafa Kemal'den başlatma parolasını söylemesini bekliyordu. Mustafa Kemal yanındaki
komutana "Hakkını helal et" dedi bu ses subaylar ve erler arasında kısa sürede yayıldı ve cevap geriye hızla döndü "Helal olsun...
" Türk askerinin tüfek ve süngü sesleri Afyon ovasını uyandırmış, top sesleri ve yağan mermilerle göz gözü görmez olmuştu. İşte bu an bir ulusun kaderinin olumlu yönde değiştiği andı. Öte yanda kanatları bezle onarılmış uçakları olan Kartal müfrezesi düşman uçağını düşürüyor ve Atatürk'ün Savaş planı Hanibal'ın Roma ordusunu perişan ettiği savaşta uyguladığı plana benziyordu.
Tek farkı, düşmanı dört taraftan değil, üç taraftan çevirip, bir tarafını açık bırakarak kaçmalarına olanak sağlamasıydı. Süvari birlikleri Üstün başarılar gösteriyor ve komutanları Fahrettin Paşa'nın tüm direktifini eksiksiz yerine getiriyordu. Çanakkale ve Filistin'de savaşan tecrübeli biriydi Fahrettin Paşa. Süvariler hızlı ve ani hamlelerle her taraftan geliyor ve Yunanlıları darmadağın ediyorlardı. Kaçan Yunan askerleri geçtikleri yerleri yakıp yıkıyor ve her türlü barbarca işkenceler yapıyorlardı. Oysa büyük devlet adamı ve başarılı bir komutan olan Mustafa Kemal, ayaklarının altına serilen Yunan bayrağını çiğnememiş ve kaldırtmıştı.
Nazım Hikmet çok güzel anlatıyor.
Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki şayak Kalpaklı adam nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden, rahat günlere inanıyordu ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında, birdenbire beş adım sağında onu gördü. O, saati sordu. Paşalar 3 dediler. Sarışın bir kurda benziyordu ve mavi gözleri çakmak çakmaktı. Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu. Bıraksalar ince uzun bacakları üstünde yaylanarak, ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak, Kocatepe'den Afyon ovasına atlayacaktı.
Mustafa KÜPELİ