Görün işte, 95 yaşındaki Cılavuz Köy Enstitülü öğretmen Perihan Akçam da Dayanışma Oyu kullanmak için sandığa gitti…
Perihan Akçam bir Cumhuriyet kadınıdır. Bu Cumhuriyet, Kafkasya’dan Güney Afrika’ya yeryüzünün yeraltı ve yerüstü kaynaklarını sömüren, Sevr anlaşmaları ile Anadolu ve Rumeli’yi parçalayıp işgal eden emperyalizme karşı dişle, tırnakla verilmiş Kurtuluş Savaşı’nın, Gâzi Mustafa Kemal Atatürk ile milyonlarca adsız şehidin armağanıdır.
Bu Cumhuriyet, Köy Enstitüleri’nde özgürleşme eylemi, bilim ışığı ile, Beşikdüzü’nde balıkçılık, Cılavuz’da arıcılık ve büyükbaş hayvancılık, Malatya’da kayısı, Düziçi’nde pamuk ve narenciye, Çifteler’de arpa ve buğday üretimi yapan kavruk Anadolu ve Rumeli çocuklarının el emeği, alın teri, Rönesans ışığıyla toprağın derinlerine tutundu; derelerde duru suların yamaçlardan akarken, ulu söğütlerin vadilerde salınırken, al kanatlı kuşların bozkırlarda uçarken söylediği şarkılara kendini kattı.
Bu coğrafya ve bu yurdun çocukları Cumhuriyet’i en aziz emanet saydı kendilerine…
Onlarca yıldır emperyalizm ve ona yaranmaya çalışan çıkar çevreleri, politika cambazları, onların hokkabazları, Cumhuriyet’e diş geçirilmeye çalışıyor; bu Cumhuriyet’in ve demokrasinin kendilerine tanıdığı olanakları kullanarak yetkili bir yerlere gelen birileri Cumhuriyet değerlerini yok sayıyor, teker teker ortadan kaldırmak için adımlar atıyor, hiç utanmadan Cumhuriyet kurucusu kahramanlara dil uzatıyor.
Bu Cumhuriyet, İliç’ten Kaz Dağları’na, Kaçkarlar’dan Toroslar’a ormanlarımız tıraşlansın, kıyılarımız yağmalansın, vatan toprağı altın arayan şirketler tarafından bu yurdun evlatlarının üstüne pervasızca atılsın diye kurulmadı.
Bu Cumhuriyet, birilerinin keyfi istedi diye hukuksuz bir biçimde diplomalara el konulsun diye kurulmadı. Bu Cumhuriyet “Mülkün Temeli” olan Adalet birilerine mızrak ucu olsun diye kurulmadı.
Bu Cumhuriyet, laik, demokratik, güçler ayrımına ve yargı bağımsızlığına dayalı bir hukuk devleti olsun diye kuruldu.
Emperyalist metropollerin ve gizli servislerinin, kendilerine ortak kıldığı cemaat, tarikat ve inanç istismarcısı politikacıları kullanarak, ülkemizi daha kolay sömürebilmek, köpeksiz köyde değneksiz gezebilmek için elli beş yıl önce verdiği, Türkiye’yi Orta Doğu batağına ve Orta Çağ karanlığına sürükleme kararına karşı halkımız ve gençliğimiz direniyor, direnecek…
Bu uyanış, bu direniş ve her renkten, her sesten bir araya gelen demokrasi sevdalılarının derlenişi, o kararı yok hükmünde kılacak!
Önce 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde, o yerel seçimlerde kazanılan zaferin yok sayılması üzerine de 19 Mart 2025’ten sonra başlayan bir süreçte milyonlarca insanımız Anayasa ve yasaların kendilerine tanıdığı hakları kullanarak barışçı bir biçimde, şarkılar, türküler söyleyerek Cumhuriyet’e bağlılıklarını dile getiriyor.
Şimdiye kadar kendilerine değer verilmeyen, liyakatsız atamalarla eğitimleri ehliyetsiz ellere bırakılmak istenen, karanlık güçlerin, besleme vakıf ve Cumhuriyet karşıtı kimi örgütlerin oyuncağı edilmeye çalışılan gençlerimizin onurlu ve yiğit duruşları, üniversiteleri yeniden birer bilim ocağı kılma doğrultusundaki iradeleri, her türlü övgünün üstünde, alkışlanacak ölçüdedir.
Böyle bir ortamda barışçı bir tutum sergilemek, her türlü provakasyondan, çoğunluk iradesini parçalayacak, birliği, birlikteliği bozacak davranışlardan kaçınmak ilk görev sayılmalı…
Selam olsun Cumhuriyet’i kurup yaşatanlara.
Selam olsun Köy Enstitüleri’nde yükselen Anadolu Rönesansı bayrağına…
Selam olsun gençliğimize, selam olsun halkımıza…
Gününüz aydın olsun.
25 Mart 2025, Alper Akçam