Yozlaşmış Osmanlı sarayının yüz yıllardır uzak kaldığı Güneybatı Kafkasya toprakları emperyalist yağma ve kışkırtmalar, halklar arasında çıkarılan büyük kavgalar, işgaller ile boğuştuktan, bölgedeki halklar derin bir yoksulluk içinde kalmışken, 20. yüzyılın ilk çeyreğinden sonra, dünyaya gelmiş bir köylü çocuğuydu.
On bir doğum yapıp altısını yaşatabilmiş, kara kış günlerinde, buzlar içinde, bir çift kara lastik ve yırtık çoraplarla kilometrelerce Rus Çarlığı askerlerinden, Ermeni çetelerinden, Gürcü birliklerinden kaçarken yeni doğmuş bebesini koynunda, iki yaşındaki çocuğunu önündeki öküzün hurcunda taşımış bir ananın oğluydu. O açlık yıllarında hastalıktan can vermiş kardeşine komşuların getireceği sıcak ekmeği beklerken içine doğan duyguları hiç unutmadı. Boyun eğmedi hayatın karşısına çıkardığı zorluklara; Kars Cılavuz’a kadar ulaşmayı başarmış bir eğitim devrimi çabasına, Köy Enstitüsü Rönesansı’na kendisini kattı.
Metrelerce kar altında kalan amansız kışlardan sonra, bahar ve yaz mevsimlerinde yeryüzünün en zengin kır çiçeği örtüsüne bürünen, dünyanın en hünerli nektar toplayıcısı Kafkas Arısı’nın yurdu olan coğrafyasında yüzyıllardır bir arada yaşayan halkların kültür zenginliğini ve içinde bulunduğu koşullara karşı mücadele azmini yaşamının ana yörüngesi yaptı.
Köyü ile en yakın okul, Ardahan 23 Şubat İlkokulu arasındaki on dört kilometrelik yolu üç kez yamalı çarıklarıyla yürüdü, dilenci sanısıyla okul bahçesinden kovuldu. Sonunda Cumhuriyet’in aydınlık yürekli öğretmenlerine ulaşmayı başardı. Şehir ilkokulunu bitirmişsin diyerek Cılavuz Köy Enstitüsü’ne alınmayacağını öğrenince Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’e mektup yazdı. Yanıtı Köy Enstitüleri kurucusu İsmail Hakkı Tonguç’tan geldi. “Mücadelesini kutluyor, gözlerinden öpüyor”du.
Cılavuz’da başladığı o çeliğe su verme ve özgürleşme eylemini bütün yaşamı boyunca sürdürdü. Kendini halkının ve insanlığın gelecek güzel günlerine adamış bir mücadele insanı oldu. Yazar, devrimci, öğretmen, sendikacı, gazeteci olarak tanındı. Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu ve Türkiye Öğretmenler Sendikası yöneticiliği, yürütücülüğü yaptı. Zindanlar, kovuşturmalar, sürgünler yaşadı. 12 Mart faşist darbesinde bir yıla yakın sıkıyönetim zindanlarında kaldı. 12 Eylül’de canını kurtarabilmek için ülkesinden uzaklara, yaban ellere sığındı.
Hiç yılmadı. Gecesini gündüzüne kattı, çalıştı… İnsanlık dışı, işbirlikçi faşizme karşı her alanda mücadele etti. Ödüller kazandı… Adını ansiklopedilere geçirmeyi başardı.
1 Temmuz 2003 günü birlikte olduğumuz memleketi Ardahan’dan ayrılırken belki de farkına varılamamış ve epeyce ilerlemiş ve hastalığın da etkisiyle kırgın, küskündü. “Ben bir daha bu memlekete gelmem oğlum” demişti.
Hastalığın tanısı konduktan sonra yaşadığı iki aylık zorlu bir süreçten sonra, 19 Eylül 2003 Cuma günü, yirmi iki yıl önce yaşama gözlerini yumdu.
O görkemli yaşam izi, o mücadele azmi, o sanatçı üretkenliği, insanlığa ve gelecek kuşaklara örnek olmalıydı. Ailesi, dostları, güzel insanlar onu unutmadı, unutturmadı. Önce memleketinde Dursun Akçam Ormanı, daha sonra Dursun Akçam Kültürevi ve Dursun Akçam Kültür ve Sanat Vakfı oluşturuldu.
2005 yılı başlatılan Dursun Akçam Kültür Ve Sanat Günleri bir yıllık pandemi arası dışında aralıksız sürdürüldü. Sanatçılar, bilim insanları, yazarlar geldi onun ışığına… Dursun Akçam Ormanı’na fidanlar dikildi, açık oturumlar yapıldı, tiyatrolar oynandı, belgesel ve sinema gösterimleri gerçekleştirildi. Almanya yıllarında yaptığı çalışmalar, taşıdığı o hümanist ve devrimci kültür anısına Hamburg’da bir kıyıya adı verildi.
2023 yılında mahkeme kararı ile yapılan bir senet değişikliği sonucu Dursun Akçam Kültür Ve Sanat Vakfı çocukları dışında üyelere de açıldı. Devrek’ten Karabük’e, Giresun’a, İzmir’den Antalya’ya, Manisa’ya, Almanya’dan İsviçre ve Fransa’ya güzel insanlar imeceye kattı kendisini.
Dursun Akçam Kültürevi’nde sineması bulunmayan Ardahanlılar için ücretsiz film gösterimleri yapılıyor, tiyatrolar oynanıyor, yöre, ülke ve dünya sorunlarıyla ilgili toplantılar düzenleniyor. Yaz kış aralıksız kapısı açık tutuluyor. Gelenler kitap, dergi, gazete okuyor, sıcak çay içiyor.
Dursun Akçam adı kötülüklere ve karanlığa karşı, yeryüzünün bütün sömürücü, istismarcı, ikiyüzlü, baskıcı zorbalıklarına karşı mücadelenin, kültür sevgisinin, hoşgörünün, sanatın, barışın, kardeşliğin sembolü olarak yaşıyor yaşatılacak.
Selam olsun Dursun Akçam anısına, selam olsun Dursun Akçam Kültür Ve Sanat Vakfı üyelerine, sevgisine…
Gününüz aydın olsun…
19 Eylül 2025, Alper Akçam