Edebiyat hayatı çoğaltır; edebiyat tarihi, coğrafyayı, dili, kültürü, tekniği, hayal dünyasını, görebildiğimiz bütün ufukları tüm boyutlarıyla önümüze açar, hayata çok ve yeni şeyler katar…
Büyük, gerçek ve içtenlikli edebiyatçılar insanlık tarihine önemli izler bırakır, tarihi kendince yeniden yazmaya kalkan politika madrabazlarına, demagoglara karşı bilinçli duruşumuzun temellerini atar.
Roman, edebiyatın en geniş kapsamlı, hayatı her yanıyla kucaklayan bir dalıdır.
Önce bir şair olarak tanınmış Attilâ İlhan, aslında büyük bir romancıdır da…
Osmanlı çöküş döneminden başlayarak yakın tarihimize çok önemli ışıklar tutan, yazıyla hayatı başarıyla buluşturan ve çoğaltan romanları vardır. “Dersaadette Sabah Ezanları” olmadan Mütareke yıllarının İstanbul’unu yeterince anlayamazsınız; “Yaraya Tuz Basmak” romanını okumadıysanız, Türkiye’nin de katıldığı, birçok vatan evladının kanını döktüğü Kore Savaşı’nı eksik tanıyorsunuz demektir.
Amin Maalouf, yapıtları dünyanın hemen tüm dillerine çevrilmiş, on milyonlarca kişiye ulaşmış, son yüzyılın bir trajediye dönüşmüş Orta Doğu yaşamının farklı boyutlarını kapsayan, Batı dünyası ile bölge arasında yaşanan altüstlükleri birey düşün alanında çoğaltan romanlar yazmış bir edebiyatçıdır. “Arapların Gözüyle Haçlı Savaşları” ile başladığı yazın yolculuğu Semerkant, Tanios Kalesi, Doğunun Limanları gibi romanlarıyla zirveye ulaşmıştır.
Lübnan doğumlu Maalouf, 26 yaşından bu yana Paris’te yaşıyor, kitaplarını Fransızca yazıyor.
Türkiye’de edebiyatın, gazeteciliğin, sinemanın ve politikanın içinde önemli bir yer tutmuş Attilâ İlhan yaşamı boyunca Paris ile Türkiye arası da mekik dokudu, Batı kültürünü de yakından tanıdı.
Her iki yazar da edebiyattan toplumsal-politik alanlara kayan yapıtlar da verdi. İşte o zaman ortalık biraz karıştı; kendi bakış açılarıyla yazıya döktükleri kimi olaylarda tartışılması gereken ve tartışılması gerçekten de çok önemli bir şeyler söylediler, yazdılar…
21 Eylül Cumartesi günü, bu iki ünlü edebiyatçının romanları ile toplumsal-politik öngörüleri üzerine konuşacağız. Edebiyat dünyası ile tarihi, coğrafyayı, yaşanmış gerçekliğin farklı boyutlarını yan yana ve karşı karşıya görünür kılmaya çalışacağız.
Edebiyat ve diyaloji bizi daha çok yaşayan, daha çok anlayan, daha doğru davranın bireyler yapacaktır.
Selam olsun dile de, romana da, hayata da…
Ankara’daki dostlarımızı bekliyoruz.
Gününüz aydın olsun…