Dr.ALPER AKÇAM

Tarih: 21.04.2025 17:39

KÖY ENSTİTÜLERİ’NDEN GÜNÜMÜZE…

Facebook Twitter Linked-in

22 Nisan Salı günü Derince Belediyesi Kent Konseyi’nin konuğu olacağım. Nisan ayı Cumhuriyet tarihimizi ve Köy Enstitüleri onur sayfamızı açtığımız günlerle dolu dolu geçiyor.

Bu akşam erken bir saatte gidip Çankaya Belediyesi Yılmaz Güney Kültür Merkezi’nde saat 20.00’de oynanacak Köyün Enisdosu oyununda tiyatro yöneticimiz Kımız Bozkır’ın “yazar-oyuncu” olarak bana ait kıldığı bölümlerin eşgüdümü üzerine çalışıp oyundaki görevimi yerine getirdikten sonra, sabah da Derince’ye hareket edeceğim.

Bu yılın Nisan ayı, diğer yıllara göre daha yoğun, daha yorucu geldi ama mutluluk veren bir yorgunluk durumu bu. Bir etkinlik içindeyken diğerleriyle ilgili hareket planları ve ayrıntılar da zihnimde birbirini kovalıyor. Cuma akşamı, Köyün Enisdosu Mamak Belediyesi Hikmet Şimşek Salonu’nda sahnelenecek. Cumartesi günü, Cumhuriyet Gazetesi ile Çankaya Belediyesi’nin birlikte düzenlediği Öykü-Roman Günleri konuşmacısıyım. 27 Nisan Pazar günü ÇYDD Çayyolu Şubesi’nde “Millet Egemenliği, Köy Enstitüleri ve Anadolu Rönesansı” başlıklı bir konuşma yapacağım.

Yirmi yılı aşkın bir süredir üzerine çalıştığım Köy Enstitüleri ile “Türk Romanında Karnaval”, “Anadolu Rönesansı”, “Romanlarımızda Kurtuluş Savaşı ve Kadınlarımız”, “Aynanın İçi Aynanın Dışına Karşı”, “Amin Maalouf İle Geçmişten Günümüze” kitaplarının içeriği, yazdığım yeni makaleler (Cavit Orhan Tütengil, Ziya Gökalp, “Ermeni Sorununu Anlamak”, “Teşkilat’ı Mahsusa / Cenubi Garbi Kafkas Cumhuriyeti” ve tüm bunlardan sonra yeni yaptığım okumalar birbiriyle kucaklaşıyor. Elimde konuşma için götürdüğüm notların yazılı olduğu kâğıtların sayısı her gün çoğalıyor ama konuşmaya başladığımda öyle bir gidiyor ki süreç, ben çoğu kez o kâğıtlara hiç bakmıyorum, bakamıyorum bile. Konuşma ve paylaşma coşkusu içinde çok uzun dakikalar boyunca yaptığım soluk verme (ekspirium), soluk almaktan (inspirium) daha çok zaman aldığından sanırım, toplantı bitiminde beyin hücrelerimin az oksijen almış olmasına bağlı (hipoksi), müthiş bir baş ağrısı başlıyor, ertesi sabaha kadar da sürüyor. O durumlarda, sonsuzluğa göçüşünden on gün önceki bir gece Karabük’teki evimde konuk ettiğim sevgili Rıfat Ilgaz geliyor aklıma. Bana toplantı sonrasında gelen baş ağrılarından yakınmıştı, ben de kendisine o ağrının fizyopatolojisini açıklamaya çalışmıştım.  

Cumhuriyet tarihini ve Köy Enstitüleri’ni iyi okuyamayan aydınlar, hele de kendi şöhret ve çıkarları için emperyalistlerle işbirlikçilerinin politik kulvarında yol alanlar, bu ülkeye çok zarar verdiler. Ülkemizin 20. Yüzyıl başında yaşadıkları ve benim Anadolu Rönesansı’nı yazarken duyduğum o kaygılı heyecan hâlâ sürüyor. Tekirdağ’da birlikte konuşmacı olduğumuz eğitimci dostum Prof. Dr. Ahmet Yıldız, o liberal geçinen aydınlara karşı gösterdiğim bilinçli ve kararlı tutumun hiç unutulmayacağını, çok örnek bir duruş olduğunu söylediğinde çok mutlu oldum. Bilen biliyor demek ki…

Şimdi de çağrıldığım her yere, yorgunum, yoğunum falan demeden koşmaya, oradaki insanlara bir şeyler anlatmaya çalışıyorum. Bir yandan da kendimi tekrarlamamak için, ufkumu genişletebilmek için yeni kaynaklara yöneliyor, yeni okumalar yapıyorum.

Anamdan babamdan başlayarak Baba Tonguç ve onunla birlikte mücadele edenlere, Gâzi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına, kanlarıyla ülke topraklarını sulamış adsız ve yoksul insanlara, “kefensiz yatanlara” karşı, işkencelerde, idam sehpalarında can veren, sokak ortasında kurşunlanan, bombalarla parçalanan, suçsuz yere zindanlarda eziyet çeken devrimcilere, yürekli ve namuslu aydınlara karşı bir vicdan borcum var. Elimden geldiğince yerine getirmeye çalışıyorum. 

Derince’de de oradan oraya geçerek, biriktirdiğim, uç uca eklediğim bilinç parçaları, tarihi gerçeklikler üzerinden yeni bir sayfa açmaya çalışacağım. Bana değer veren, beni çağıran insanları mahcup etmemek için elimden geleni yapacağım.

Cumhuriyet öncesine kadar uzanan ülke tarihimiz, Kurtuluş Savaşımız, Cumhuriyet sonrası yaşananlar, Köy Enstitüleri ve sonrasında başımıza gelenler iyi bilinmedikçe geleceğimiz için ayakları yere oturan, bu topraklardan beslenen politikalar üretebilmemiz, gelecek güzel günler için sağlam direnç noktaları bulabilmemiz mümkün değil.

Ülkenin son zamanlarında gördüğümüz genel uyanış durumu ve genç kuşaklarımızın heyecanı, özverisi geleceğe olan inancımızı daha da perçinledi.

Gününüz aydın olsun değerli dostlar…

 

21 Nisan 2025, Alper Akçam

 2025 04 22 DERİNCE.jpg


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —