Aralık ayının son günleri yaklaştığında bizde de bazı tartışmalar başlar, “Müslüman Noel Kutlamaz” diyen sesler yükselir.
İnsanlık kimi mevsim dönencelerini, kimi doğa hareketlerini birlikte kutlar. Tek tanrılı dinler öncesine uzanan bu kutlamalar sonradan dini kültürlerin içine de katılmış, inanç ayrımı üzerinden politika yapanlar bu farklılıkları kullanarak insanları birbirlerine karşı kışkırtmayı hüner saymışlardır.
Müslümanların da, yeryüzündeki farklı birçok halk ve kültürden milyarlarca insanın aynı zaman diliminde kutladığının da “Yılbaşı” olduğunu akıl vermeye kalkanlar bilir de bilmezden gelirler. Ayrıca kıyamet mi kopar, başkasının bir mutlu gününe ortak olunursa?
Tarih araştırmaları, Noel’in kökeninin Asya, Anadolu'daki adının da Nahıl olduğunu, ta İslam, Hıristiyanlık, hatta Musa öncesine, Frigyalılara kadar gittiğini gösteriyor.
Yılbaşlarındaki kutlamalarda ağaç kullanılması eski Türklere ait bir gelenektir. Nardugan kutlamalarıyla ilgili bilgileri Metin And’da, Pertev Naili Boratav’da, Azerbaycanlı Arif Esmail Esmailinia ve daha birçok toplum bilim insanının araştırmalarında kolaylıkla bulabiliriz.
Türklerin Orta Asya'dan göç etmeden ve tek tanrılı dinlere geçmelerinde önceki inançlarına göre, yerin göbeği sayılan yeryüzünün tam ortasında bir "Akçam ağacı" bulunur. Bu ağacın tepesi de gökyüzünde oturan tanrı Ülgen'in sarayına kadar uzanır ve buna "hayat ağacı" denir.
Buzul çağlarını yaşamış tüm dünya halkları için güneş çok önemlidir. İnançlarına göre, gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 21 Aralık'ta gece, gündüzle savaşır. Bu geceyi takip eden ilk dolunay ise yeni yılın ilk günüydü, çünkü 22 Aralık’ta güneş karanlığı yeniyordu. Güneşin dönüşünü Türkler Nar-Dugan şenliklerinde kutsal akçam ağacı altında kutlardı. Türklerde bayramın adı "nardugan"; "nar=güneş", "tugan/dugan" da "doğan."
Gelelim şimdi yaşadığımız yurda… Yüzlerce yıl öncesinden beri Anadolu’da, tüm halklar birlikte kışın yarılanmış olduğunu, günlerin artık uzadığını muştulayan bu ritüeli birlikte kutlardı. Köse, Saya, Arap oyunları düzenlenir, ateşli, kılık değiştirmeli, şölen sofralı şenliklerde ayrı kültürlerin içinde yaşayan tüm halklar (Müslüman, Hıristiyan, Yahudi) birlikte eğlenirdi. Metin And’ın Oyun ve Bügü adlı araştırma kitabından yılbaşından birkaç gün önceye denk düşen günlerde (25-28 Aralık gibi...) yılbaşı kutlamalarının Erzurum köylerini de içermek üzere Anadolu’nun birçok yöresinde yakın zamanlara kadar yapılageldiğini anlamaktayız. Artvin, Posof ve Ardahan köylerinde 31 Aralık gecesi yılbaşı kutlamaları yapıldığına ilişkin derlemeler de vardır. Divrik’in Çamşıklı köylerinde Kış Yarısı Bayramı 15 Ocak’ta kutlanmaktaydı.
Tarih konusunda Hıristiyan Batı dünyasında da tam bir birlik yoktur. Katolik ve Protestan kiliseleri İsa’nın doğum günü olarak 24 Aralık’ı kabul ederken Ortodoks Kilisesi için bu tarih 7 Ocak’tır.
Yılbaşı kutlamaları, Nevroz, Hıdırellez gibi mevsimsel ritüellerin karşılığı farklı kültürlerde Noel, Paskalya vb olarak karşımıza çıkar. Dinler öncesinden bu yana kutlanan bu dönemsel törenler din kurucularıyla, peygamberlerle, ya da mitolojik kutsal adlarla özdeş kılınmaya da çalışılır (Hızır, İlyas, Adonis, Attis vb) Bu kutlamalar birinden öbürüne geçmiş olarak anlaşılmamalıdır; coğrafyanın güneş karşısındaki durumu ve tarım, hayvancılık gerekleri insanlara birden çok yerde birden esin kaynağı olmuştur…
Bugün, yeryüzünü çıkar savaşlarıyla kana, ateşe, açlığa, yoksulluğa, karamsarlığa, karanlığa sürükleyen azınlık oligarşileri, bilinç bulanıklıklarını kullanarak, din istismarcısı işbirlikçileri aracılığıyla özellikle de eğitimsiz kitleler içinde kin ve nefret üzerinden siyaset yapan birlikler kurarak insanlığı baskı altında tutmayı başarıyor.
İnsanlık kültürüyse, birbirine elini uzatarak, paylaşarak, oyunla, gülmeceyle, barış, dostluk, kardeşlik, dünyayı başkasının gözüyle görebilme erdemliliğiyle direnmeyi sürdürüyor.
Yılbaşı yaklaşıyor. Kutlamayan kutlamasın; kutlayana da karışmasın… Madem öyle ister, kasvetinde, kahrında, kendi karanlığında kalsın…
Tüm insanlığın yeni yılı kutlu, savaşların, ev bark yıkılmalarının, akıl tutulmalarının da sonu olsun.
Gününüz aydın olsun.
23 Aralık 2024, Alper Akçam