Irmaklar Market

Dr.ALPER AKÇAM


SELAM OLSUN TIBBİYE’YE, SELAM OLSUN BİLİME VE TIP BAYRAMINA…

Bavulumu bile hazırlamaya başlamıştım…


Bavulumu bile hazırlamaya başlamıştım… Âşığı olduğum, Kafkas Arısı’nın yurdu, baharda yüzlerce çeşit çiçeğin birden açtığı Kuzeydoğu Anadolu’nun pırlanta gerdanlığı, mert ve paylaşımcı insanlarının bereket kaynağı Sarıçam Ormanları’nın dünyasına gidiyordum; İstanbul’daki orman fakültesine girecek, orman mühendisi olacaktım… İstanbul’daki dayıoğluna telefon etmiştim, yurdu da vardı fakültenin…

Yüksek bir puan almıştım üniversite giriş sınavından; Türkiye’nin bütün üniversite ve fakülte kapıları sonuna kadar açıktı bana… “Hele dur bakalım,” diye durdurdu Dursun Akçam… Annemle birlikte beni konuşmaya çağırıyorlardı. O konuşmaya başlarken, anladım benim ormancılık hayalimin bittiğini. “Zorlama yok” diyorlardı, “yine sen kendi istediğini yap” diyorlardı ama ikisi de biliyordu ki, onları kıracak, ezip geçecek bir oğul değildim. Tıbbiyeye girmemi, hekim olmamı istiyorlardı…

O güne kadar aklımın ucunda bile geçmemişti tıp okumak, bir hekim olarak yaşamak… Mide hastası olan annem beni de yanına alarak Dikimevi’nin üst kısmındaki tıp fakültesi hastanesine götürdüğünde, bahçede, binalardan çok uzaklarda durur, onu öyle beklerdim. Sevmiyordum o ilaç kokularını, ak önlükleri, onların ellerindeki kimi gereçleri. Ürkütücü geliyordu…

1968 yılının yazında Sıhhiye’deki Morfoloji (bir rastlantı olarak üniversite giriş sınavında da orası çıkmıştı şansıma; o zamandan yazılmıştı demek yazgı) binasına gidip ilk kaydını yaptıranlardan biri de ben oldum (5463 no ile dördüncü kayıt).

Aynı yıl, sonbaharda, o kuşağın gençlik hareketleri ve üniversite işgalleri başladı… Orada, Erkan Dirik, Yakup Hindistan, Gürkan Dirik, Ahmet Zafer Ergün, Seçim Yıldırım gibi askeri tıbbiyeli abilerimi tanıdım. Tam birer ağabeydi onlar… Hepsi de sözünün eri, mert, yiğit insanlardı… Birlikte sosyalist mücadeleye katıldığım siviller arasında Ruhi Koç, Selim Ölçer, Orhan Aybers gibi adlar da yaşamımda çok önemli oldular.  

Birlikte okuyorduk askerlerle… Sonra aynı sınıfta olduğumuz, hepsi de Anadolu kökenli Kemal Dinçer, Ziya Yamakoğlu (bir rapor soruşturmasında tutuklanmıştı, onuruna yediremedi, albay olarak intihar etti), Hüseyin Aracı ile tanıştım. Üçü de havacı öğrenciydi. Tüm üniversite yaşamımda onlarla birlikte olduk…

Tıbbiye ve özellikle Askeri Tıbbiye benim yaşamıma çok şeyler kattı. Yurtlarının kapısı bana hep açıktı (okul komutanı albayımız beni her gördüğünde seni de buraya alacağım diyordu), servislerine binerdim. Hele de, o zamanlar “Fruko” diye ad verilmiş Toplum Polisi (şimdiki Çevik Kuvvet) ekiplerinin yanından askeri bir servisin dokunulmazlığına sığınıp yumruklarımızı kaldırarak “Bağımsız Türkiye”, “Kahrolsun Faşistler” sloganları atarken, devrimci marşlar söyleyip yanlarından geçerken, onların şaşkınlığını izlemenin tadı bir başkaydı…

“Mektebi Tıbbiye-i Şahane”, yenilikçi Osmanlı padişahı, şimdiki saltanat heveslilerinin ve Orta Doğu’daki kara sakallı emperyalizm oyuncaklarının akıllarının alamayacağı kadar ileri görüşlü, bilime inanan, Batı uygarlığına ulaşmak isteyen bir insan olan II. Mahmut tarafından 14 Mart 1827 günü açılmış. Tıbbiyenin açılması, ülkemizde neredeyse bütün yeniliklerin, bütün değişimlerin de itici gücü olmuş… İttihat Terakki’nin kurucusu, farklı halklardan dört askeri tıbbiyelidir. Kadın haklarını savunan, dilde Osmanlıca yerine Türkçe’nin kullanılmasını isteyen, Türk Yurdu ile Halka Doğru dergileri ile Anadolu’da halka dayanan bir devrimci hareketin başlatan devrimci atılımlara onlar önderlik ettiler. Kastamonu’da, Diyarbakır’da temiz su şebekeleri kuran Tunçman gibileri onların arasından çıktı. Köy köy gezdiler Anadolu’yu, dergiler dağıtıp hasta baktılar…

1915 yılında, Çanakkale savaşında bir sınıf tümden şehit düştüğü için 1921 yılında okul mezun veremedi… O Çanakkale savaşı, istibdata karşı da mücadele vermiş devrimci subayların, Anadolu’nun dört bir yanından gelmiş yoksul ve yiğit köylü gençlerinin birlikte ölüm pahasına vatan savundukları, kardeş oldukları cephelerin destanını yazdı. Köy Enstitüleri’nin kurucusu İsmail Hakkı Tonguç’u göreve getiren Saffet Arıkan, Kerevizdere’de Binbaşı, onu Maarif vekâletine atayacak Mustafa Kemal, Conk Bayırı’nda Miralay rütbesi taktı.  

Horasan ve Hazar gelenekli akıncı subaylarla üretici köylülerin omuz omuza savaştıkları o onurlu ve yiğit insanlık harmanı, benim ruhumun itici güçleri arasındadır.  

Devrimci düşüncemin temel kaynakları arasında Köyceğiz Kuvayımilliye komutanı olarak yurt savunmasına katılmış, Cumhuriyet döneminde eylemleri nedeniyle 22 yıl mahpus yatmış büyük sosyalist Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın kitapları vardır. Kütüphanemin başköşesinde, hep elimin altında dururlar.

Tüm tıp öğrenciliğim ve asistanlığım boyunca bavullar dolusu ilaç ve devrimci yayın ile gittim köyüme… Hasta muayene ettim, ilaç verdim, dergiler dağıttım; köylülerle birlikte tırpan çektim, onların yaşam kavgasına omuz verdim; benim öncüsü olduğum orman kesimine karşı verdiğimiz kavgada kenetlendik; kimse diş geçiremedi bize…

12 Eylül sonrası yaşadığım, oradaki muvazzaf subay hekimlerin “sen gelmeden adın geldi” diyerek beni uyardığı, sakıncalı yedeksubaylığım dönemimde, hafta sonları da üniformamı sırtımdan hiç çıkarmadım. 3. Ordu Komutanlığı 200 Yataklı Askeri Hastanesi genel cerrahı olarak sıkıyönetim mahkemelerine işkence bilirkişisi olarak görevlendirdim. Mahkeme üyesi yargıç ve kıta subaylarıyla çatır çatır tartışıp işkence yapılmış olduğunu kabul ettirdim (bu durum, aynı zamanda onların arasındaki mert insanların varlığıyla ilgilidir); birçok sanık tahliye edilirken, işkenceye katıldıkları nedeniyle açığa alınan jandarma subayları ve polis komiserleri tarafından ölümle tehdit edildim.

Yaşamım boyunca aldığım onca ödül ve başarı belgesinin arasında, yalnızca 3. Ordu Komutanlığı tarafından verilmiş “Takdir Belgesi” evimin duvarlarında asılı durur.

Tıbbiye, benim yaşamımın yörüngesi oldu… Kuşkusuz hekimlik bana iyi bir yaşam sağladı ve beni birçok kötülükten korudu (mesleğini iyi yapan bir hekim olmasam, o 12 Eylül tufanını asla az hasarla atlatamazdım)… Hiçbir zaman mesleğimi yalnızca bir geçim ve kazanç kaynağı olarak görmedim. Yoksula da el uzatmaktan, yaralarını sarmaktan uzak kalmadım… Ameliyat ettiğim hastalara, kan bankasının bulunmadığı, verilecek kanın olmadığı yerlerde kendi kanımı verdiğim de oldu. Yaşamını kurtardığım hastaların duydukları minnet duygusu en büyük güç kaynağımdı. Çılgınlar gibi gece gündüz, uyku durak bilmeden, yoruldum demeden kan ter içinde çalıştım…

Selam olsun beni ben yapan tıbbiyeye… Tıbbiyeliye “giderlerle gitsinler” diyenler gitsin… Bu güzel yurt, bu kadersiz coğrafya bizim sevdamız, aşkımız, imanımızdır.  

Selam olsun verdiğim emeğe sevgisiyle yanıt vermiş ülkemin güzel insanlarına…

Gününüz aydın olsun…

 

14 Mart, Alper Akçam (Foto; Erzincan Askeri Hastanesi yılları)

 

 

 1991 ERZİNCAN HATIRASI.jpg

Azerbaycan Devlet Komite Başkanı Kars Belediyesini ziyaret etti

Azerbaycan Kars Başkonsolosluğuna Zamin Mammad oğlu Aliyev Atandı

Başkan, Erkan KOÇALİ’nin Hocalı Katliamının33.yıl dönümü mesajı

KARPAT’ın Kurucuları Bilim Kurulu Bursa’da Buluşacak

Başkan YANDEMUR; Sarıkamış Şehitlerini unutturmamalıyız

İş İnsanı Hüsnü ÇELİK; Sarıkamış Şahitlerini Unutturmayacağız

Şefik KAYA,  Sarıkamış’a Bakarsanız 81 Vilayeti Görürsünüz

Metin DURMUŞ; Sarıkamış Şehitleri arkasında acılar bıraktı   

Prof. Dr. Orhan Atalay, ARÜ'de Filistin'i Anlattı

Aşık Şenlik Kars Aşıklar Bayramı 25-27 Ekim’de yapılacak

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 27 22 0 5 41 71
2.Fenerbahçe 25 19 2 4 40 61
3.Samsunspor 26 15 6 5 14 50
4.Beşiktaş 25 12 5 8 14 44
5.Eyüpspor 26 12 7 7 11 43
6.Göztepe 25 10 9 6 10 36
7.İstanbul Başakşehir 25 10 9 6 7 36
8.Gazişehir Gaziantep 25 10 10 5 0 35
9.Rizespor 26 10 13 3 -10 33
10.Antalyaspor 27 9 12 6 -21 33
11.Trabzonspor 25 8 9 8 9 32
12.Kasımpaşa 26 7 8 11 -6 32
13.Alanyaspor 26 8 11 7 -8 31
14.Konyaspor 26 7 12 7 -8 28
15.Sivasspor 26 7 13 6 -11 27
16.Bodrum FK 26 7 13 6 -11 27
17.Kayserispor 25 6 10 9 -18 27
18.Hatayspor 25 3 15 7 -18 16
19.Adana Demirspor 26 2 20 4 -35