Evet, zor günlerden geçiyoruz. Yurdun batısında, güneyinde, kuzeyinde, İç Anadolu’da ormanlarımız yanıyor, canımız, ciğerimiz, bereket ve güzellik kaynaklarımız küçücük ihmallerden insanlık dışı kasıtlara kadar çeşitli nedenlerle yakılıp kül ediliyor; çok zor koşullarda dişle tırnakla mücadele eden emekçilerimizin yanında milyonlarca canlımız yok oluyor. Yangınların önlenebilmesi konusunda yeterli önlem alamadığımız çok açık, yangınla mücadelede donanım ve ekip bakımından da sıkıntılar ve yanlışların varlığı konuşuluyor. Sorunlarımız büyük. Dünyanın en zengin ve en bereketli kadim toprakları üzerinde birçok şeyin yokluğunu çekerek yaşamak ve doğal zenginliklerimizin göz göre göre yok olduğunu görmek kaderimiz olmamalı. Hatası, eksiği olanı, yanlış yapanı suçlamak yetmez, oturup ağlamak da çözüm değil.
Zor günlerden çıkabilmek, sorunlarımızı çözebilmek için her birimize çok önemli görevler düşüyor. Güçlerimizi birleştirmek, sorunlar başlamadan, hastalıklar can almadan önlemler almak, çözüm için el birliği ile davranmak zorundayız.
Dünyanın en zengin kır çiçeği florasına sahip olduğunu yeryüzünün en hünerli nektar toplayıcısı Kafkas Arısı’na yurt olarak kanıtlamış Kuzeydoğu yaylalarında, Anadolu’nun su, bal ve süt ürünlerinin kaynağında, büyükbaş hayvancılık için biçilmiş kaftan gibi görünen yaylalarda, yurdun başka yörelerinde ve geçtiğimiz yıllarda da olduğu gibi Şap Hastalığı can alıyor. Ne yazık ki, yeterli önlem alınabilmiş, üretici ve tüketici halk korunma ve tedavi konusunda yeterince bilinçlendirilebilmiş değil. İç karartan fotoğraflar çıkıyor karşımıza.
Yirmi yıldır yörede kültür ve sanatın bayrağını, yöre insanlarının ve yurdumuz sorunlarının çözümü için sorgulamanın, birlikte ve özgürce davranmanın bayrağını gönderde tutmaya çaba gösteren Dursun Akçam Kültür ve Sanat Vakfı olarak sorunla ilgili olarak topluma önderlik edebilecek, örnek davranışlar gösterebilecek demokratik, sivil toplumsal güçleri bir araya getirmeye çalıştık. Sorunları ayrıntılarıyla konuşmak, çözüm yolları üzerinde kafa yormak ve birlikte davranışa geçmek istiyoruz.
13 / 14 / 15 Haziran 2025 tarihinde yaptığımız 20. Dursun Akçam Kültür ve Sanat Günleri’nde ülkemiz tarihinde önemli izler bırakmış Köy Enstitüleri’nin sağlık kolları üzerine belgeseller izlemiş, bildiriler dinlemiştik. Prof. Dr. Oğuz Makal’ın “Kayıp Sağlıkçılar”, Prof. Dr. Hilmi Uysal’ın “Sağlık Ekseninde Köy Enstitüleri” başlıklı belgesel ve bildirilerinde, Cumhuriyet öncesindeki çok uzun yüzyıllar ve on yıllar sürmüş ihmal ve yanlışların etkisiyle Cumhuriyet kuruluşundan sonra sağlık açısından çok zor günler yaşayan, bebek ölüm oranları %50’nin üzerinde seyreden, sıtmanın, veremin, tifo ve tifüsün, trahomun, lepranın kasıp kavurduğu, adeta kitlesel ölümlere yol açtığı ülkemizde Köy Enstitüleri’nde açılmış sağlık kollarında yetişen kavruk Anadolu çocuklarının köylere dağılması ile birkaç yıl içinde mucize sayılabilecek iyileşmeler sağlandığını izlemiş ve duygulu anlar yaşamıştık.
Sağlıklı bir toplumun ön koşulu hastalık etmenlerinin ortadan kaldırılması, hastalıkların oluşması durumunda da sağlık hizmetlerinin yaygın ve basamaklı bir biçimde uygulanmaya konmasıdır.
1 Ağustos Cuma günü, Saat 17.30’da yörede konuyla ilgili araştırma, çalışma ve önerileri olan demokratik-sivil güçleri bir araya getiriyoruz. Sorunlarımızı ve çözüm yollarını tartışacağız. Hayvanlarını yitiren, üretimi düşen, zaten zor durumdaki üreticilerimizin geniş katılımı için hepimiz elimizden geleni yapmalıyız.
Gün, birlikte davranış ve mücadele günüdür.
Gününüz aydın olsun değerli dostlar…
30 Temmuz 2025, Alper Akçam