Bahriye Üçok, emperyalizm ve ülkedeki sömürgen gericilikle ilişkili faşist güçler tarafından 6 Ekim 1990 günü katledilmiş bir Cumhuriyet aydınıdır.
Bahriye Üçok, Türkiye’nin ilk kadın İlahiyat Fakültesi öğretim üyesidir. İslam tarihi üzerine çalışmalar yapmış, laikliğin ayna zamanda din özgürlüğü olduğunu savunmuştur. Katıldığı bir televizyon programında, gününüz koşullarında örtünmenin ve oruç tutmanın zorunlu olmadığını söylediği için tehditler almış, sözlü ve sistemli saldırılar üzerine üniversiteden ayrılmak zorunda kalmış ve evine gönderilen bombalı bir paket ile yaşamına son verilmiştir…
Onu öldürenler, öldürtenler, İslam dinini bir iktidar, menfaat, baskı, saldırı, şiddet ve terör aracı olarak görenler, bu ülkenin geleceğine, kadınlarına, çocuklarına, gerçek inanç sahiplerine çok büyük zararlar verdiler. Öylesi örgütlerde kullanılanlar, tetikçi olanlar, kendileri gibi düşünmeyenlere gözünü kırpmadan kurşun sıkanlar, bir bilseler ki, yüzlerce yıldır emperyalizm ve onun el altından örgütlediği inanç istismarcısı cemaat ve tarikatlar aslında dünyada mazlum halklar üzerinde sürdürülen soygun ve sömürünün de aracıdır. Bir sorgulayabilseler, kendi ülkesinin meclisini bombalamış, kendi insanını kurşunlamış birilerine buyruk verenlerin neden ABD’de koca çiftliklerde, koruma altında yaşadığını…
Bir anlayabilseler, bugün Gazze’de yaşanan insanlık dramının arka yüzünü, bir görebilseler bazılarının insan sandığı Trumpların, Netenyahuların aslında birer çocuk katili, birer ana celladı olduğunu…
Kısacık notlar düşelim tarihimize. Türkiye’de iktidarını sürdürebilmek için halifeliğini ve dini duyguları kullanan ilk padişah olan Abdülhamit ve ailesinin tüm giyim kuşamı Avrupa’dan getirtilmekteydi. Abdülhamid’in ülke yönetiminde halifeliğini öne çıkarmasını öneren makam, Wilhelmstrasse’deki Alman Dışişleri Bakanlığı’dır. Bu doğrultudaki yazışma ve belgeler İkinci Dünya Savaşı Bitiminde Sovyetler’in ele geçirdiği Alman Dışişleri binasında bulunmuştu. (Attila İlhan, Hangi Atatürk, s 109)
Din bezirgânlarının kışkırtmalarına alet olanlar, bir anımsayabilseler, Kurtuluş Savaşı yıllarında İngiliz istihbarat binbaşısı, takma sakal takıp cübbe giyinmiş Rahip Frew’un Osmanlı Şurayı Devlet üyesi Sait Molla ile birlikte Anadolu’yu dolaştığını, “Din elden gidiyor!” şamatası ile “Bolşevik” diyerek karaladıkları Kuvayı Milliye ve Gâzi Mustafa Kemal’e karşı halkı kışkırttıklarını… Yunan uçaklarından kasaba ve köylere aynı minvalde bildiriler atıldığını…
FETÖ liderinin de kurucusu olduğu Komünizmle Mücadele Derneği’nden İlim Yayma Cemiyeti’ne kadar, pıtırak gibi bitmiş ve inanılmaz güçlere erişmiş, günümüz eğitim bakanlığının protokol yaptığı STKların arkasında hep emperyalizm olagelmiştir. Gazze provakatörü Hamas’tan El Kaide’ye, El Nusra’ya, İŞİD’e, zaman zaman yanlış politikalarla kendi insanlarımızın da birer militan kılındığı bu Sivil Toplum Kuruluşu diye adlandırmanın kaynağı da ABD’nin CİA ve onun paralelinde çalışan NED -National Edmond For Democracy- adlı örgütleridir. Arap ülkeleri içinde İsrail’e kafa tutan tek ülke olan Suriye’nin başına getirdikleri, kadın eli sıkmayan, bir zamanlar yalandan başına milyon dolarlık ödül konmuş, kravatı takınca emperyalizmin “Başkan” diye alkışladığı kişi, ABD televizyonlarında eski CİA Başkanı’nın karşısında gülümseyerek oturdu, kendine yönelmiş övgüleri dinledi. Bu gerçekleri bu ülkedeki herkese, içinde samimi inanç taşıyan her kardeşimize anlatmak zorundayız.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kendince türban mücadelesi veren ve ABD vatandaşı olduğunu bildirmediği gerekçesiyle Ecevit hükümeti Bakanlar Kurulu ve zamanın meclis çoğunluğu tarafından milletvekilliği düşürülen Merve Kavakçı, ABD’nin o zamanlar doğrudan Başkan’ı bağlı ACRFA (Dış Ülkeler Din Hürriyetini Koruma Örgütü) tarafından ülke ülke dolaştırılarak Türkiye’deki laik güçler aleyhine konferanslar vermişti. Merve Kavakçı’nın anne ve babası 1974 yılından sonra üniversitelerde ilk türban eylemi yapanlar arasında anılmaktadır. Örtünme tarzı nedeniyle üniversitede tepki çeken annesi Atatürk Üniversitesi'ndeki görevinden istifa etmişti. Babası ise yetkisini keyfi kullandığı gerekçesiyle görevinden alınmıştı. Daha sonra ABD’ye yerleşen babası, şu anda Islamic Association of North Texas'da görev yapmaktadır. Yeni Akit gazetesinde Fethullah Gülen’i öven yazıları yayınlanmıştı.
Merve Kavakçı, AKP iktidarı tarafından Kuala Lumbur Büyükelçiliği’ne ve Dışişleri Bakanlığı Dış Politika Danışma Kuruluna üye olarak atanmıştı.
İnancımızı ülkemizde bir mızrak ucu gibi kullanan emperyalizmin politikaları, bu ülkenin kadınlarının örtünme biçimini değiştirmeyi başardı. Nenelerimiz, analarımız başka türlü başörtüsü takardı, şimdi başka bir örtünme tarzına geçildi.
Türkiye siyasi tarihi dini inancı kendi çıkarı ve iktidar basamakları için kullanan bu türden insanların çoğunlukla etkin olageldikleri bir tarihtir. Onlar zengin oldular, onlar makam sahibi oldular, inanç özgürlüğünü ve laikliği savunan aydınlarımız ise katledildi.
Selam olsun gerçekten inanarak yaşayan ve kendi duru inancı ile hayatı arasında siyaset bezirgânlarını sokmayan, din istismarcılarına alet olmayan halkımıza…
Yazıklar olsun inancını, kendisine verilmiş yetkiyi kötü amaçlar için kullananlara.
Selam olsun Hazreti Ömer adaleti bilinciyle, inancıyla yaşayanlara… Selam olsun dinleri bir bilim insanı gözüyle ele alan, laikliği, kadın haklarını, özgürlüğü savunan Bahriye Üçok’a, selam olsun karanlık güçlere karşı direnen, kapanmaya, erkeğe uşaklık yapmaya karşı çıkan kadınlarımıza. Selam olsun kadın kahramanlarımızın anısına.
Gününüz aydın olsun değerli dostlar…
07 Ekim 2025, Alper Akçam