Öteki’ni “anlamak” yerine, kendi çıkar, iktidar ve geleceği için kutsal inançları, milli duyguları da kullanarak kandırmayı, aldatmayı, politika sahnesinde ardına takmayı, eğer itiraz eden olursa da devlet olanaklarını ve adalet sağlaması gereken yargı organlarını kullanarak onu zorla susturmayı yaşam felsefesi yapmış olanlar bugün insana hayatı zehir ediyorlar. Küçük bir azınlık dünyanın tüm nimetlerini haramiler gibi arsızca kullanırken, toplum çoğunluğu günden güne yoksullaşıyor, kendini geliştirme olanaklarından, hatta en insani gereksinimlerini karşılamaktan yoksun durumda kalıyor.
“Ötekini Anlayabilmek” ancak duyarlılıkları çoğaltan, ufukları açan sanatla mümkün olabilir. Bu anlamda tiyatro, eşi benzeri bulunmaz bir sanattır, “öteki” olmayı sağlayarak başkasının durduğu yerden de hayata bakabilmeyi öğretir, deneyimletir… Bir başka deyimle, tiyatro, bir başkası olarak yaşamak sanatıdır…
Modern tiyatronun çıkış noktası, şenlikçi, karnavalcı, fiestacı halk kültürü dür. Şenlikçi kültür, sahne olmaksızın gerçekleştirilir. Oynayanla izleyen ayrılmamıştır. İsteyen istediği anda kılık değiştirip ya da başına bir çuval geçirip oyuna katılabilir. Ceketlerin ters giyilmesi, donların başa geçirilmesi, kadının erkek, erkeğin kadın kılığına girmesi de halk şenlikleri için açıklayıcı örneklerdir. Tiyatroda bir sınırlanma, bir daralma yaşanmış olur. Türkiye Cumhuriyet tarihinin sabahyıldızı gibi hep parlayarak kalacak olan Köy Enstitüleri’nde her Cumartesi günü doğaçlama oyunların da oynandığı şenlikler yapılır, yüzlerin boyandığı, ceketlerin ters çevrildiği, battaniyeye sarılmalar ve kılık değiştirmelerle kadının erkek, erkeğin kadın olduğu bu oyunlara çevre köylüler de katılırdı.
Her şeye karşın, tiyatro, modern çağa ulaşmayı başarmış bu kandaş toplum geleneğinin, “Ötekini Anlayabilmek” için aracı olduğu, insanın kültürel varlığını açıklayan “Homo Ludens” (Oyuncu yaratık) kavramını en güzel gerçekleştirdiği bir sanattır.
Dün akşam TAKSAV’ın (Toplumsal Araştırmalar Kültür Ve Sanat İçin Vakıf) düzenlediği 28. Ankara Tiyatro Festivali açılışı ve ödül törenine katıldım. Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi salonunu dolduran kalabalığın içinde gençlerin neredeyse çoğunlukta olması çok sevindirici bir durumdu. Türk Tabipleri Birliği, Türk Mühendis Ve Mimar Odaları Birliği, Mülkiyeliler Birliği, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu, ODTÜ Mezunlar Derneği gibi gerçek demokratik kitle örgütlerinin (emperyalist gizli servislerin desteklediği cemaat, tarikat anlayışına yakın hareket eden STK diye adlandırılmış kimi sırtı kalın piyon örgütler değil), Ankara Büyükşehir Belediyesi, Çankaya Belediyesi, Etimesgut Belediyesi gibi halkçı belediyelerin desteklediği festival kapsamında Yücel Erten’e Onur Ödülü, Prof. Dr. Tülin Sağlam’a Emek Ödülü ve başka ödüller de verildi.
21 Kasım-1 Aralık tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan festival kapsamında oynanacak oyunlardan ikisinin yazarı olmanın onurunu da yaşamış oluyorum. Dursun Akçam yaşamı ve kitaplarından hareketle yazdığım Köyün Enisdosu, 23 Kasım Pazar günü Çankaya Çağdaş Sanatlar’da, 28 Kasım Cuma günü Mamak Belediyesi Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde oynanacak. Ayrıca 20 yıldır Ardahan’da aralıksız sürdürdüğümüz Dursun Akçam Kültür ve Sanat Günleri kapsamında kaleme aldığım, Ardahanlı gençlerin oynadıkları oyunlardan üçü de Batıkent Kültürevi Semt Tiyatro Atölyesi tarafından “Hayattan Sahneye” adıyla birleştirilerek sahneye konacak. Bu oyun da 30 Kasım Pazar günü Mamak Belediyesi Muhsin Ertuğurul Sahnesi’nde oynanacak.
Bu festivalde de Dursun Akçam Kültür Ve Sanat Vakfı üyesi Kımız Bozkır, İnsanart Tiyatro Topluluğu yöneticisi olarak canla başla koşturuyor. Kendisini ne kadar kutlasak, emeği karşısında ne kadar saygı duysak az kalır.
İktidarın kültür ve sanat karşıtı tutumuna, sanata, eleştiriye, hatta gülmeceye karşı kısıtlamalara, koyduğu baskılara rağmen boyun eğmeyen, insanlık geleneğini, dayanışmayı, “Ötekini Anlayabilmek” çabasını sürdüren tüm dostlara ve örgütlere selam olsun.
Yaşasın Tiyatro!
Gününüz aydın olsun…
22 Kasım 2025, Alper Akçam